Mısır gezisinden zihnimde yer eden “yaşam anahtarı” ANKH!
Ankh, şekil olarak neyi temsil ettiği Ejiptologlar (Mısırbilimciler) tarafından epey tartışılmış bir sembol.
Sembolizme göre, kulpundan tutulan bir anahtar olarak yorumlandığında, onu taşıyan kimsenin, İsis ve Osiris’le temsil edilen semavi vazife organizasyonunda, artık şuurlu olarak hizmet edebilecek bir duruma gelmiş olmasını ifade ediyormuş.
Sembol birçok anlama yorulmuş olduğundan kendime en yakın geleni seçtim. Sadece sembolün adı ve şekli bile beni düşündürmeye yetmişti zaten. Yaşam anahtarı! Eski Mısırlıların sonsuz, öte dünyaya açılan kapıyı açacağını varsaydıkları anahtar!
Fotoğrafı çektirirken elimde tuttuğum, eski Mısır’dan kalma gibi görünen görevlinin, bir an için bile bırakmadığı ve o bırakmadıkça da daha kıymetli hale gelen Ankh! Bu anahtar sihirliydi sanki ve çocuksu bir heyecan yaratıyordu içimde.
“Benim olsa ne yapardım? Kapıyı açınca ne bulurdum? Eski Mısırlı olsaydım elde etmek için neler yapardım?” gibi dünyevi soruları aklıma düşürüverdi.
Daha sonra yukarıda sözünü ettiğim sembolik anlamlarından biri derin bir sorgulamaya götürdü beni: “Semavi vazife organizasyonunda şuurlu olarak hizmet edebilecek duruma gelmiş olmayı ifade ediyor” olmasını çok sevmiştim. Bugünkü akılla, tekamül etmiş olmak, kâmil olmak gibi geldi bana.
Acaba dünya gözüyle yaşamın anahtarını edinebilir miyim?
Şuurum -yeni ifadeyle- farkındalığım ne boyutta?
Yaşama hizmet etmek, aldıklarımı vermek, bana bahşedilmiş olanı keşfetmek ve aktarmak, kendini bilmek yani kâmil insan olmak konusunda anahtarı hak ettim mi?
Eski Mısırlılar her şeylerini öbür dünyaya götüreceklerini düşünmüşler ve bütün yatırımı öbür dünyada kendilerini garantiye almak için yapmışlar. Bedensel bütünlüklerini bile mumya ile korumaya çalışmışlar. Bu sayede MÖ 3000’li yıllardan günümüze büyük hazineler bırakmışlar. Fakat belli ki o kadar hazine bir işe yaramamış. Yaşamın ötesi, o günden bugüne bir muamma olarak kalmış.